Palu Kalesi Yazıtı

2 ay önce
Palu Kalesi Yazıtı

Evliya Çelebi’nin ifadesi ile “Göğe baş uzatmış bir kale” olan Palu Kalesi, birçok medeniyetin izlerini taşıyor.

Özellikle taş işçiliğinde ve mimaride çığır açan Urartu Krallığı bu medeniyetlerin başında geliyor. Şebeteria adı verilen eski Palu Kalesi’nde Urartu Dönemi’ne ait; kaya mezarları, tüneller, tapınaklar ve su sarnıçları günümüze kadar ulaşmış. Urartu Kralı Menua tarafından yaptırılan taş kitabe ise bu eserlerden en dikkat çekeni.

 

Çivi yazısı ile yazılmış olan taş kitabe, Palu Kalesi’nin kuzeybatısında yer alan 3.40 metre x 1.50 metre boyutlarında ve 0.30 metre derinliğinde bir oyuk içerisinde iki bölümden oluşuyor.

 

Taş yazıt Urartuların batı seferleri hakkında bize bilgi veriyor. M.Ö. 804 yılında Urartu Kralı Menua Fırat`ı geçmiş ve fetihlere başlayarak Palu`yu fethetmiş.

 

Kitabede, Palu`nun adının “Şebeteria” olduğunu, Asurlular`ın elinde bulunan Alziyurdunu ele geçirdiğini, Şebeteria, Huzana ve Şupa`yı topraklarına kattığını, Şebeteria`da bir tapınak yaptırdığını, Meletia (Malatya) şehrini haraç vermek suretiyle anlaşma yaptığını açık bir şekilde anlatılmış. Bölgede bir başka örneğinin bulunmaması ve Van Kalesi’ndeki Urartu yazıtının tahrip olmasından dolayı okunamaması, bu taş yazıtı daha da önemli kılmış.

 

Bu kitabe üzerine M.S 19. yüzyılda yazılmış Arapça yazıtta;

 

” Ed-dünya sâ’tun fec’ alhâ Tâ’aten

 

Ketebe el-Verd bin Abdullah”yazıyor.

 

Çevirisinde ise;

 

“Dünya bir saatlik zamandır, onu ibadetle geçir.

 

Abdullah oğlu Verd yazdı.” Okunmaktadır.

 

Ayrıca bu kitabe hakkında bize bir başka bilgi veren ise Polonyalı Simeon’un Seyahatnâmesidir. Polonyalı Simeon 17. yüzyılın en ünlü seyyahlarından birisi olup, 1608-1619 yılları arasında da Anadolu'yu karış karış gezmiş bir gezgindir. Seyahatnâmesinde kitabe hakkında şunlara yer vermiştir:

 

“Kalenin içinde bulunan (Palu Kalesi) ve Vardapet Surp Mesrop’a atfedilen mabede girerek dua ettik. Mabedin karşısında Yahudilerin mukaddes sandukaları şeklinde ve kitabeli bir dikili taş vardı. Yazıyı okuyamadık, fakat bunun Allah tarafından Ermenilere ihsan edilen hurufat olduğunu söylediler.”

 

Polonyalı Simeon’un Seyahatnâmesinin çevirisini yapan Hrand Der Andreasyan’ın kitabe hakkında verdiği bilgiler ise şöyledir:

 

“Müellifin zikrettiği kitabe ve ona dair rivayet, on üçüncü asırda mevcut olup aynı asır Ermeni müverrihlerinden Vardan kitabeden bahsederken, “Allah, Mesrop’un aradığı on dört eksik harfi, Sina Dağı’nda Musa’ya yaptığı gibi kendi eliyle bir taşın üzerine yazmıştır. Allah’ın el yazısı Palu Dağı’nda hâlâ görülmekte olup yerli halk hâlâ ona ibadet etmektedir.” diyor. Sözü geçen yazının aynı mıntıkada keşfedilen diğer kitabeler gibi eski bir çiviyazısı olduğu tespit edilmiştir.”

 

Kitabenin çevirisi ise şöyle:

 

URARTU KRALI MENUA’YA

 

O, Haldi’nin arabasını kullandı, O (ŞEBETERİA) Ülkesini aradı,

 

Haldi’nin korku salan ışıklı arabasıyla, Haldi’nin korku salan parlaklığıyla, Haldi’nin gücüyle Menua’da İşpuini’de gitti.

 

O Şebeteria kentini ülkesine getirdi. Huzana (kentini) ülkesine getirdi. Şupa (kentini) ülkesine getirdi. Hate ülkesi sınırlarında sefer sona erdi.

 

O, Şebeteria (kentindeki) bu taşı (kaya nişi) Haldi’ye adadı. O, Haldi Tapınağı kurdu. Şebeteria (kentinde) Melitene kenti kralı Suliehauali’ye haraç ödemeyi önerdi.

 

En büyük Haldi’nin Menua, İşpuini de güçlü kral, büyük kral Bıai ülkeleri kralı, Tuşba kentinin sahibi (Efendisi).

 

MENUA KONUŞUYOR! 

‘’KİM BU YAZITI KIRARSA, KİM SÖKERSE, KİM BİRİNİN YANINDA DİĞERLERİNİ GÖRÜRSE, HALDİ HAVA TANRISI VE GÜNEŞ TANRISI VE DİĞER TANRILAR ONU MAHVETSİN. GÜNEŞİN IŞIKLARI DA GÖTÜRSÜN, ARHİ VE İNİANİ YAŞAMINA SON VERECEK VE YOK OLUP GİDECEKTİR.”

 

M.Ö. 900 – M.Ö. 600